Kategoriler
Türkiye Depremleri

6 Şubat Kahramanmaraş Depremi ve Bir Ulusa Karşı Doğanın Tahakkümü

6 Şubat gecesi saat 04.17’de meydana gelen deprem sadece bir yıkım değil aynı zamanda topyekün bir ulusun matem anını sembolize etmektedir. Şehirlerin karanlığa bürünüşünü, yeni sokakların meydana gelişini ve enkazların büyüklüğünü ifade etmektedir. Evet, 6 Şubat 2023, Türkiye saatiyle 04.17’de, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesini merkez üs alan 7.7 büyüklüğündeki deprem, yalnızca bir doğa olayı değil, modern Türkiye tarihinin en sarsıcı felaketlerinden biri olarak hafızalara kazındı. Sadece 9 saat sonra, aynı bölge 7.6 büyüklüğündeki ikinci bir depremle bir kez daha sarsıldı. Bu çifte darbe, 11 ili etkileyerek insani, sosyal ve ekonomik açıdan derin yaralar açtı.

Depremin fiziksel yıkım gücü olağanüstüydü. On binlerce bina ya tamamen yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Hatay’dan Adıyaman’a, Osmaniye’den Malatya’ya uzanan geniş coğrafyada hayat adeta durma noktasına geldi. Kar altındaki sokaklar, enkaz yığınlarına dönüştü. Ancak asıl trajedi, enkaz altında kalan on binlerce insanımızın kaybıydı. Resmi rakamlarla on binleri aşan can kaybı, depremin insani boyutunun ne denli ağır olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.

İlk Şok Sonrası Toplumsal Alarm

Son zamanların meydana gelen en büyük depremin içeriğinde olduğu için bu deprem asrın felaketi olarak literatüre geçti. 6 Şubat’ta meydana gelen deprem sadece Kahramanmaraş değil onunla birlikte 10 tane daha ili etkisi altına aldı ve büyük yıkımlar yarattı. Afetin ilk anlarından itibaren, olağanüstü koşullar altında olağanüstü bir dayanışma örneği sergilendi. Türkiye’nin dört bir yanından akın eden arama kurtarma ekipleri, AFAD’ın koordinasyonunda, en zorlu kış şartlarında, hiç durmadan çalıştı. Gönüllüler, sivil toplum kuruluşları, genç-yaşlı demeden tüm bir ulus, yaraları sarmak için seferber oldu. Yardım tırları, battaniyeler, sıcak yemek ve barınak ihtiyaçları için yürütülen kampanyalar, toplumun felaket karşısındaki asil duruşunun bir göstergesi oldu.

Ancak bu süreç, acımasız bir gerçeği de beraberinde getirdi: Depremle yaşamayı öğrenmemiz gerektiği. Zemin etüdünden yoksun, kalitesiz malzeme ve denetimsiz inşa edilmiş yapı stoku, depremin yıkıcı etkisini katbekat artırdı. Bu durum, kentsel dönüşümün aciliyetini ve yapı denetim mekanizmalarının ne denli hayati olduğunu bir kez daha hatırlattı. Deprem değil, binalar öldürür gerçeği bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Depremin psikolojik etkileri ise fiziksel yıkımdan çok daha kalıcı olacak gibi görünüyor. Travma sonrası stres bozukluğu, kaygı ve yas, bölge halkının üzerine kar gibi yağdı. Özellikle çocuklar ve enkazdan sağ kurtulanlar için uzun vadeli psiko-sosyal destek mekanizmalarının kurulması, en az fiziksel altyapının yeniden inşası kadar önemli bir ihtiyaç haline geldi.

Ekonomik maliyet ise muazzam boyutlara ulaştı. Konutlar, iş yerleri, tarihi ve kültürel mirasın kaybı, tarım arazilerinin ve hayvancılık tesislerinin zarar görmesi, bölgenin ekonomik hayatını on yıllar geriye götürdü. Yeniden inşa sürecinin ise uzun soluklu, planlı ve sürdürülebilir bir yaklaşım gerektirdiği açık.

6 Şubat Kalplerin Kışı

Nihai takdirde 6 Şubat 2023 yılında meydana gelen Asrın felaketi olarak adlandırılan bu büyük felaket Türk ulusunun kalbinde derin yaralar açtı. Bu amansız felaketin sonucunda Türk milleti topyekün bir seferberlik başlattı ve yardım kampanyaları başlatarak devletle eş zamanlı hareket edip milletin yaralarını sardı. Çıkarılması gereken dersler konusunda deprem bir kez daha kendi soğuk yüzünü insanlara göstermiş oldu. 6 Şubat depremleri, Türkiye için bir milat oldu. Bu felaket, bize dayanışmanın gücünü, hazırlıklı olmanın önemini ve doğa karşısında ne kadar aciz kalabildiğimizi gösterdi. Acılarımızı birlikte göğüslediğimiz bu zorlu süreçten çıkarılacak en büyük ders, bilimi rehber alan, şeffaf, hesap verebilir ve topyekun bir afet yönetimi ve planlama anlayışını hayata geçirmenin zorunluluğudur. Kaybettiklerimizi saygıyla anarken, geride kalanlar için daha güvenli, daha dayanıklı ve daha insani bir gelecek inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur.