Kategoriler
Türkiye Depremleri

1966 Varto Depremi Doğu Anadolu’nun Sarsılan Dünyası

Türkiye’de özellikle Anadolu’da her 100 yılın içerisinde önemli felaketlere sahne olacak depremler meydana gelmiştir ama bu depremler arasında önemi yatsınmayacak bir deprem var ki o da 1966 Varto depremi. Bu deprem Anadolu’nun bağrında büyük bir yara büyük bir çukur açmıştır. Türkiye, coğrafi konumu gereği tarih boyunca yıkıcı depremlerle sınav vermiş bir ülkedir. Bu depremlerden biri de, 19 Ağustos 1966’da Doğu Anadolu’da, Muş’un Varto ilçesinde meydana gelen ve bölgeyi derinden sarsan 1966 Varto Depremi’dir. Richter ölçeğine göre 6.9 büyüklüğündeki bu deprem, yalnızca fiziksel yıkıma değil, aynı zamanda ağır can kaybına ve sosyo-ekonomik etkilere de yol açmıştır.

Depremin Jeolojik Arka Planı ve Meydana Gelişi

Türkiye jeopolitik olarak önemli ve kritik bir noktada yer almaktadır. Fakat bu jeopolitikten kasıt sadece siyasal anlamda değil, aynı zamanda coğrafi olarak büyük depremlere, sebep olacak nitelikteki fayların üzerinde kurulu olmasıdır. Türkiye, Afrika, Arap ve Avrasya levhalarının etkileşimi nedeniyle yüksek sismik aktiviteye sahip bir bölgede yer alır. Varto Depremi, Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) ile Doğu Anadolu Fay Hattı’nın (DAF) kesişim noktasına yakın bir konumda, oldukça karmaşık bir tektonik yapıda gerçekleşti. Bu jeolojik durum, bölgeyi depremlere karşı özellikle savunmasız kılmaktadır.

Ana deprem, 19 Ağustos 1966’da yerel saatle 12:22’de meydana geldi. Ancak aslında bu, bölgeyi vuran deprem serisinin en şiddetlisiydi. 7 Mart 1966’da, merkez üssü yine Varto olan 5.6 büyüklüğünde bir öncü deprem yaşanmış ve bu sarsıntıda 14 kişi hayatını kaybetmiş, 75 kişi de yaralanmıştı. Bu, adeta daha büyük bir felaketin habercisiydi. Ana deprem, beş ay sonra geldiğinde, önceki hasar görmüş yapıların dayanıklılığını daha da azaltmış oldu.

Yıkımın Boyutları ve Can Kaybı

1966 yılında Varto’da meydana gelen o büyük sarsıntı sadece mal kaybıyla değil, can kaybıyla da büyük bir hazin felaket yaratmıştır. Depremler zaten başlı başına hazin sonlarla sonuçlanabilecek potansiyel ve niteliklere sahiptir. Fakat bu depremde etkilenen insan sayısı oldukça fazlaydı. 19 Ağustos’taki 6.9 büyüklüğündeki deprem, o dönemin ölçümlerine göre oldukça şiddetliydi. Deprem, Mercalli şiddet ölçeğine göre IX (Yoğun) olarak derecelendirildi. Sarsıntı, Varto’yu neredeyse tamamen yerle bir etti. İlçedeki 4.500 konut ve iş yerinden yaklaşık 3.800’ü tamamen yıkıldı veya ağır hasar gördü. Resmi rakamlara göre 2.394 kişi hayatını kaybederken, 1.500’e yakın kişi de yaralandı. Can kaybının bu denli yüksek olmasında, depremin öğle saatinde, insanların evlerinde olduğu bir zamanda gerçekleşmesi, yapıların geleneksel kerpiç ve moloz taştan inşa edilmiş olması ve öncü depremle zaten zayıflamış olan yapı stoku etkili oldu.

Depremden etkilenen alan oldukça genişti. Varto’nun yanı sıra, Muş, Erzurum, Bingöl ve Hınıs’ta da hissedilen depremde, bu ilçelerde de can ve mal kaybı yaşandı. Artçı sarsıntılar günlerce devam etti ve kurtarma çalışmalarını zorlaştırmanın yanı sıra, halkta psikolojik bir travmaya da neden oldu.

Kurtarma ve Yardım Çalışmaları

Gün geçtikçe depreme karşı alınan önlemler, deprem inceleme ve araştırma merkezleri ve bu konuda yapılan çalışmalar artmaktadır. Bundan dolayı eski dönemler, bir deprem meydana geldiğinde acil müdahale ekiplerinin hızlı bir şekilde olay yerine gitmesi, olaya müdahale edecek teknik ekip ve ekipman bakımından günümüzdeki kadar şanslı değildi. 1960’ların Türkiye’sinde afet yönetimi ve iletişim imkanları günümüzle kıyaslandığında oldukça sınırlıydı. Bölgenin coğrafi olarak engebeli ve ulaşımın zor olması, yardımların ve kurtarma ekiplerinin bölgeye ulaşmasını geciktirdi. Türk Kızılay’ı, ordunun ve sivil toplumun seferber olduğu kurtarma çalışmaları, enkaz altında kalanlar için umut oldu. Yaralıların tedavisi için bölgeye sevk edilen sağlık ekipleri ve hastaneler olağanüstü bir çaba sarf etti.

Ancak, dönemin koşulları gereği, uluslararası yardım ve afet yönetimi protokolleri bugünkü kadar gelişmemişti. Yardımlar daha çok ulusal düzeyde organize edildi. Hükümet, depremzedeler için barınma, gıda ve tıbbi malzeme temin etmeye çalıştı.

Depremin Sosyolojik ve Ekonomik Etkileri

Varto Depremi, bölgenin sosyo-ekonomik yapısında kalıcı izler bıraktı. Zaten kısıtlı olan yerel ekonomi, tarım ve hayvancılık faaliyetleri büyük darbe aldı. İnsan kaybının yanı sıra, hayvan ölümleri de halkın geçim kaynaklarını tüketti. Deprem, bölgeden göçü hızlandıran önemli bir faktör oldu. Yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını kaybeden birçok aile, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere göç etmek zorunda kaldı.

Depremin psikolojik etkileri ise nesiller boyu devam etti. Travma, kayıp ve yas, toplumun hafızasında derin bir yer edindi.

1966 Varto Depremi’nin Öğrettikleri ve Günümüze Yansımaları

1966 Varto Depremi, Türkiye’nin deprem gerçeğini bir kez daha acı bir şekilde hatırlattı. Bu deprem, o dönem için önemli bir dönüm noktası oldu ve afetlere hazırlık, zemin etüdü ve depreme dayanıklı yapılaşma konularındaki tartışmaları hızlandırdı. Depremden alınan dersler, ilerleyen yıllarda afet yönetimi yasalarında ve yapı denetimi mevzuatında yapılan iyileştirmelere zemin hazırladı.

Nihai anlamda söylenecek söz, deprem geliyorum demez, deprem her an gelecekmiş gibi yanı başımızda bekler. Burada bize düşen görev, depreme karşı alınacak önlemlerin sıkılaştırılması, tedbirler konusunda halkın bilinçlendirilmesi ve deprem tatbikatlarının yanı sıra halkın eğitilmesidir. 1966 Varto Depremi, Türkiye’nin sismik risk haritasındaki en acı olaylardan biridir. Sadece bir doğal afet değil, aynı zamanda dönemin sosyal, ekonomik ve yönetsel koşullarının da bir yansımasıdır. Bu trajik olay, deprem bilinci, hazırlıklı olma ve güvenli yapılaşmanın ne denli hayati öneme sahip olduğunu bizlere her daim hatırlatmaktadır. Varto’da kaybettiğimiz canları anmak, onlara karşı en büyük sorumluluğumuzun, benzer acıların bir daha yaşanmaması için gerekli tüm önlemleri almak olduğunu unutmamaktır.