
Tarih, 26 Ocak 1700. Saatler gece yarısını geçiyor. Kuzey Amerika’nın batı kıyısı, bugünkü Kuzey Kaliforniya’dan Vancouver Adası’na uzanan devasa bir hat boyunca, derin ve sessiz bir uykuda. Ancak bu sessizlik aldatıcıdır. Yerin yaklaşık 30-40 kilometre altında, jeolojik zaman dilimlerince biriken muazzam bir stres, artık dayanma sınırına ulaşmıştır. Ve sonra, her şey bir anda altüst olur. Yaklaşık 1000 kilometre uzunluğundaki bir fay hattı, bir bütün halinde kırılarak, insanlık tarihinin kaydettiği en büyük depremlerden birini tetikler. Bu, Cascadia Megadepremi’dir; bir olay ki, kanıtlarına ancak yüzyıllar sonra, modern bilimin disiplinlerarası çalışmalarıyla ulaşılacaktır.
Jeolojik Bir Zaman Bombası Olan Cascadia Dalma-Batma Bölgesi
Bu devasa depremin kaynağı, Cascadia Dalma-Batma Bölgesi’dir. Burada, jeolojik bir plaka olan Juan de Fuca Plakası, Kuzey Amerika Plakası’nın altına doğru yavaşça dalıyor. Bu süreç pürüzsüz bir kayma şeklinde değil, “kilitlenme ve sıçrama” olarak bilinen bir döngüde ilerler. İki plaka birbirine kenetlenir ve plakaların sürekli hareketi nedeniyle muazzam bir enerji birikir. Yüzyıllar boyunca, Kuzey Amerika Plakası’nın kenarı, adeta dev bir yay gibi gerilir. En sonunda, kilitleme noktası kırılır ve gerilen plak aniden “sıçrayarak” eski konumuna döner. İşte 26 Ocak 1700’de yaşanan tam olarak budur. Yaklaşık 9.0 büyüklüğündeki bu sarsıntı, muazzam bir enerji açığa çıkararak kıyı şeridini dikey yönde birkaç metre batırdı ve okyanusa devasa bir tsunami dalgası gönderdi.
Doğanın Arşivi ve Kanıtların İzinde
1700 yılında bölgede Avrupalı yerleşimciler bulunmadığı için yazılı bir tarih kaydı yoktur. Depremin varlığı ve kesin tarihi, “paleosismoloji” (eski deprembilim) adı verilen bir bilim dalı sayesinde, doğanın bıraktığı ipuçları birleştirilerek ortaya çıkarılmıştır.
- Bataklık Sedimentleri: Kıyı şeridindeki bataklık ve lagünlerde yapılan araştırmalar, katman katman bir tarih kitabı gibidir. Bu katmanlarda, normal bataklık çamurunun üzerinde aniden bir kum tabakasına, onun üzerinde de yeniden bataklık çamuruna rastlanır. Bu “kum sandviçi”, deprem sırasında zeminin aniden çöktüğünü ve bataklığın su altında kalarak okyanustan gelen kumların biriktiğini, daha sonra ise kumul setlerinin oluşmasıyla bataklık ortamının yeniden tesis edildiğini gösterir. Bu kum tabakalarının radyokarbon tarihleme yöntemiyle yaşları ölçülmüş ve en son büyük batmanın 1700 yıllarına denk geldiği tespit edilmiştir.
- Ölü Ormanlar: Deprem sırasında kıyı şeridinin alçalması, okyanus suyunun gelgit düzlemini değiştirmiş ve geniş kıyı ormanlarının tuzlu suya gömülmesine neden olmuştur. Washington eyaletindeki Copalis Nehri bölgesinde, hala ayakta duran bu “hayalet ormanlar”, kökleri tuzlu suyla zehirlenmiş halde, tam o dönemde ölmüş ağaçlardan oluşur. Bu ağaçların halkaları incelendiğinde, hepsinin 1699 sonbaharında büyümeyi durdurduğu, yani öldükleri son mevsimin belirlenmesi mümkün olmuştur.
- Japonya’daki Kayıtlar: Belki de en çarpıcı kanıt, depremin kesin tarihini ve saatini veren, okyanusun öteki yakasından gelir. Depremin tetiklediği tsunami, yaklaşık 10 saat sonra Japonya kıyılarına vurmuştur. O dönemin Japonya’sında, hasara yol açan ancak yerel bir depremle ilişkilendirilemeyen tsunamilere “yetim tsunami” deniyordu. Japon hanedan kayıtları, 28 Ocak 1700 sabahı (Japonya’nın tarih çizgisinde), Honshu adasının doğu kıyısındaki köyleri vuran ve hasara yol açan bir tsunamiyi ayrıntılı bir şekilde belgelemiştir. Dalgaların boyutu ve varış süresi hesaplanarak, tsunaminin kaynağının, tam olarak 26 Ocak 1700 gece yarısı (yerel saatle) Cascadia’da meydana gelen 9.0 büyüklüğünde bir deprem olduğu kanıtlanmıştır.
Yerli Halkların Hafızası
Bilimsel kanıtların yanı sıra, bölgenin Yerli halklarının (örneğin Pacifik Kuzeybatı’daki kabileler) sözlü geleneklerinde bu felaketten derin izler kalmıştır. Kuşaklar boyunca aktarılan hikayeler, toprağın şiddetle sarsıldığı, dev dalgaların köyleri yuttuğu ve dağların kaydığı bir “Büyük Deprem”den bahseder. Bu anlatılar, jeolojik bulgularla şaşırtıcı bir uyum içindedir ve bilimin verilerini kültürel bir hafıza ile destekler.
Gelecek için Bir Uyarı
1700 Cascadia depremi, sadece geçmişe ait bir jeolojik olay değil, aynı zamanda geleceğe dair ciddi bir uyarıdır. Jeologlar, Cascadia Dalma-Batma Bölgesi’nin düzenli aralıklarla, ortalama 240 yılda bir büyük depremler ürettiğini tespit etmiştir. Son büyük depremin üzerinden 300 yıldan fazla zaman geçtiğine göre, bölge bir sonraki “büyük sıçrama” için gergin bir şekilde beklemektedir. Bugün, aynı hat üzerinde, Seattle, Portland ve Vancouver gibi büyük metropoller ve yoğun nüfuslu bölgeler yer almaktadır. Bu nedenle, 1700’ün mirası, sadece bilimsel bir keşif değil, aynı zamanda afet hazırlığı, dayanıklı altyapı inşası ve toplumsal bilinç için hayati bir çağrıdır. Unutulmuş olan bu dev, bize sadece neler olduğunu değil, bir gün tekrar olacağını ve hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.